Tesla’nın 5. Ocak ile 8. Ocak tarihleri arasında Hotel New Yorker’daki odasında tek başına kalp yetmezliğinden öldüğü tahmin edilmektedir.
Otel görevlilerine rahatsız edilmek istemediğini söylemesi ve günlerce odasından dışarı çıkmaması bir alışkanlık haline geldiğinden, ölümünün üzerinden 2-3 gün geçmesine karşın kimse öldüğünü fark etmemiştir.
8. Ocak gecesi, diğer tüm Yugoslav mültecileri gibi FBI gözetiminde olan Tesla’nın mülteci yeğeni Sava Kosanovich, yanında iki bilim editörü George Clerk ve Kenneth Sweezey ile birlikte Tesla’nın odasına girer.
Otelin üç yöneticisi ve Yugoslav Büyükelçiliği’nden bir temsilcinin tanıklığında Kosanovich, Tesla’nın vasiyetini arar, yazılarını ve deney aletlerini toparlar. (Toplanan bu eşyalar bugün Belgrad’daki “Tesla Müzesi”nde sergilenmektedir.)
Aynı gece Pentagon'dan Albay Erskine FBI’yı arayarak harekete geçirir ve Tesla’nın öldüğünü haber verir. FBI yetkilileri, yabancılar Dairesi Komiseri Fitzgerald ile birlikte, otel odasına girerler ve Tesla’nın tüm eşyaları iki büyük kamyona yüklenir.
Tüm araştırma kağıtları ve makaleleri, “Manhattan Storage and Warehouse Co.” Adlı New York’taki bir depo şirketine gönderilir.
Bu depoyu Tesla 1934 yılından beri kullanmaktadır. FBI kayıtlarında Tesla’nın makalelerinin 50 kutu içerisinde depolandığı yer almaktadır. Yabancılar Dairesi, ABD Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisi’ni arayarak Tesla’nın tüm makalelerini ve araştırma kağıtlarının mikrofilme çekilmesini emreder.
8. Ocak gecesinin bu yoğun trafiğinde FBI’a yeni bir bilgi ulaşır: Tesla 1932 yılında Grosvenor Clinton Hoteli’nin emanetine depozitini peşin ödeyerek bir kutu bırakmıştır. ABD devlet başkanı bilim danışmanlığı FBI’a kutunun içindeki dökümanların derhal alınması talimatını gönderir.
Kutunun içinde Tesla’nın kablosuz enerji aktarımı projesi, yeni bir torpido silahının plânları ve çalışma modeli ile Tesla’nın “Ölüm Işını” adını verdiği yüksek dalga frekans silâhının projesi vardır.
FBI’ın toparladığı tüm belgeler ve projeler, ABD Devlet Başkanı’nın emriyle FBI tarafından “Top Secret”
olarak mühürlenir ve projelerin kamuda tartışılması yasaklanır.
Tüm bunlar bir gece içerisinde 8. Ocak 1943 tarihinde
gerçekleşir.
FBI kayıtlarında, Tesla’nın ölmeden önce 5. Ocak günü Pertagon’dan Albay Erskine’i aradığı ve “Teleforce” adını verdiği mikrodalga silahını Pentagon’a vermek istediği, fakat Albay Erskine’in telefondakinin bir deli olduğunu düşünerek, ciddiye almadığı iddia ediliyor.
Tesla biyografisindeki FBI’ın bu üçüncü sınıf polisiye roman senaryosu önemli. 5. Ocak günü Tesla’yı anımsayamayan Albay Erkine 8. Ocak gecesi, Yugoslav Büyükelçiliği’nin Tesla’nın otel odasına girdiğini haber alır almaz FBI’ı ve Deniz kuvvetlerini nasıl harekete geçirmiştir? Bu sorunun yanıtı ise; FBI kayıtlarında bulunmuyor!
Nikola Tesla adı Amerikan kamuoyunda o günlerde yakından bilinen “sansasyonel” bir içeriğe sahip. Araştırmaları Pentagon tarafından yakından izleniyor ve FBI tarafından sürekli izleniyordu. Tesla öldüğünde yaşamını Yugoslav Hükümeti’nin kendisine bağladığı maaşla sürdürüyor ve Yugoslav büyükelçiliği ile yakın temas içindeydi. Dolayısıyla Pentagon’u aradığı iddiasının temeli çok zayıf kalmaktadır.
FBI’ın tüm kaygısı Tesla’nın araştırmalarının Sovyetler Birliği Kızılordusu’nun eline geçmesi olasılığıydı; ki bu araştırmaların önemli bir bölümünün Sovyetler’in eline geçmiş olduğu da Sovyet bilim tarihinin gelişimi içerisinde görülmektedir. Tesla’nın tüm kaygısı Alman faşizminin durdurulması gereğiydi ve bilimsel çalışmalarını da bu yüzden silâh tasarımlarına yöneltmişti. Tesla’nın
“mikrodalga silâh” tasarımı ile “deprem” ve “tsunami silâhı”
uzun yıllar boyunca bir söylenti olarak kaldı.
18. Ekim. 1993’de ABD Savunma Bakanlığı, kısa adı “HAARP” olarak bilinen projenin “High Frequency Active Auroral Research Program”ın Gakona/Alaska tesislerinde başlatıldığını açıkladı. Raythenon Corporation tarafından hayata geçirilen proje, Alaska/Massachusettes, Stanford, Peen State, tulsa, Clemson, Maryland, Cornell ve UCLA olmak üzere ABD’nin 9 üniversitesi ve MIT’nın ortaklığı ile uygulamaya kondu.
HAARP projesinin patenleri (ABD Patent Dairesi’nde 4.686.605, 4.712.158 ve 5. 038.664 no’lu kayıtlarıyla) Bernard Eastlund tarafından alındı. Her üç patentin ilk kayıtları Nikola Tesla adına kayıtlı ve bu patenleri Colorado testlerinden sonra almıştı. Bernard Eastlund, bu üç patentin geliştirilmesi patenti ile kayıtlara geçti.
Patentlerin içeriği ise şöyle:
1). 4.686.605: Dünya atmosferinin, iyonosferin ve/veya magnetosferin değiştirilmesinin metodu.
2). 4.712.158: Seçilmiş bir bölge üzerinde suni elektron silikonu oluşturma metodu.
3). 5.038.664: dünya yüzeyinde rölativik partüküller oluşturma
metodu.
Söz konusu son patent Tesla’nın “ölüm ışını” adını verdiği ve düşman kuvvetlerinin elektronik sistemini felç ederek elektronik bir duvar oluşturan sistemdir. Gerek “Körfez savaşı”nda ve gerekse Yugoslavya’nın bombalanmasında kullanılmıştır.
Tesla’nın sürekli tartışılan “deprem” ve “tsunami” silahının üzerindeki sır perdesi de 1999 yılının Eylül ayında, Yeni Zellanda Savunma Bakanlığı’nın açıklaması ile su yüzüne çıktı. Yapılan resmi açıklamada, 1943 ve 1944 yıllarında ABD’li bilim adamlarının Yeni Zellanda’ya bağlı takım adalarında “tsunami silahını” denedikleri ve seçilen kıyı parçalarının deniz altında oluşturulan deprem dalgasının yarattığı dev dalgalarla başarılı bir şekilde vurulduğu belirtildi.
Yine 1997 yılında Rus Uzay İstasyonu MIR’den yapılan açıklamada Tesla’nın Colorado deneylerinin doğru olduğu ve şimşeklerin atmosferdeki belli katmanlarda ve düzenli bir şekilde gerçekleştiği belirtildi.
Kuşkusuz Tesla’nın yaşamındaki en ironik yan, buluşlarının patentlerinin hep başkaları tarafından alınmış olmasıdır. Bu patent mücadelelerinden bir tanesi, Amerikan adaletinin en yüksek karar mercii olan “Supreme Court” (ABD Yüksek Adalet Mahkemesi) 1943 yılında daha önce Marconi karşısında yitirdiği ve kendi buluşu olan “Radyo”nun o güne değin hatalı bir biçimde Marconi ismi ile anılmasını durduran karar; Tesla’nın ölümünden 6 ay sonra, radyoyu ilk bulan kişinin Marconi değil Nikola Tesla olduğu mahkeme kayıtlarına geçerek tarihe mâl olmuştur.
Dönemin ABD Devlet Başkanı Wallace, FBI ve ABD Deniz kuvvetleri tarafından hayatı “Top Secret” olarak damgalanan Nikola Tesla, hayatı boyunca kimseyle yakın bir ilişki kurmadı.
Doğu ve Batı Avrupa dillerinin tümüne yazılı ve sözlü olarak hakimdi. Muazzam denilebilecek bir kültür birikimine sahipti. Hayatı boyunca hiçbir şirket ya da kurum ile
sürekli bir ilişki kurmadı.
Hiçbir kurumsal yapı inşa etmedi.
Belgrad’daki “Tesla Müzesi” ölümünden çok sonra Yugoslavya Hükümeti tarafından kuruldu. Buluşlarının patentlerini alma becerisini gösteremediği için, çalışmalarının üzerinden daima başkaları büyük başarılar kazandılar.
Uluslararası bilim toplantılarını, söz sırası kendisine geldiğinde yarıda bırakıp, bahçedeki güvercinleri beslemeyi tercih etti.
Çocukluğundan beri doğayı gözleme tutkusu içinde oldu. Nerede nasıl davranacağını ve nasıl konuşacağını hiçbir zaman bilemedi. Hayatı boyunca kendi dünyasında yaşadı. T
üm bu özellikleri ile belki de gelmiş geçmiş en ünlü otistiklerden birisiydi.
Tesla çocukluk yıllarında delice diye adlandırabileceğimiz zihin gezileri yaptığını ileri sürmüştür. Gerçek dünyadakinden farklı görmediği arkadaşlıklar kurar; yani yerler, kentler ve ülkeler görürmüş. Bu gezilere her akşam çıkar hatta bazen gün boyunca da sürdürdüğü olurmuş.
“Bir kimse henüz ham olan tasarısıyla bir araç oluşturmaya kalkarsa, kaçınılmazlıkla zihni, aracın detaylarının düşünülmesiyle işgal edilecektir. Bu kimsenin, aracın geliştirilmesi ve yeniden yapılması sürecinde konsantrasyonu azalacak ve temel ilkeleri görme gücünü yitirecektir. Belki sonuç sağlanabilecektir ama her zaman kaliteden feda edilerek.”
İşte kendi çalışma mantığının tersi olarak nitelediği yukarıdaki yöntemin verimsiz olduğunu bu sözleriyle açıklamaktadır. Kendisi ise, aklına bir fikir geldiğinde onu öncelikle düşlerinde oluşturmaya başlar, inşa sürecini zihninde değiştirir, geliştirmeleri akıldan yapar ve aracı zihninde çalıştırır.
“Türbinimi aklımda çalıştırmam ya da dükkanımda test etmem benim için kesinlikle önemsizdir. Bir farklılık yoktur, ne olursa olsun sonuçları aynıdır. Bu yolla aklıma gelen fikri, eksiksiz ve çok hızlı bir şekilde, hiçbir şeye dokunmadan geliştirebilirim.” ( )
Mühendislikte, elektrik ve mekanikte sonuçların olumlu olacağını düşünmektedir. Ona göre hemen hemen hiçbir konu yoktur ki, önceden düşünülerek yapılamasın, elbette yeterli teorik ve pratik bilgisi varsa.. Ham fikirlerin, genellikle yapıldığı gibi, pratiğe taşınmasını gereksiz yere harcanan büyük bir enerji, para ve zaman kaybı olarak görmüştür.